25 Mayıs 2019 Cumartesi

Lohusa Depresyonu(m)

Bugün sizlere benim de iliklerime kadar yaşadığım, belki de hala tam olarak atlatamadığım, lohusa depresyonu hakkında birşeyler yazmak istedim... Lohusa depresyonu veya bir diğer adıyla doğum sonrası depresyon şöyle tanımlanıyor: 

"Doğum sonrası depresyon diğer adıyla Postpartum depresyon (PPD) doğumdan sonra bir kadında gerçekleşen fiziksel, duygusal ve davranışsal değişimlerin karmaşık bir karışımıdır. PPD başlangıcı, doğumdan sonraki dört hafta içinde gerçekleşen bir majör depresyon formudur. Postpartum depresyon, bebek sahibi olmakla ilişkili kimyasal, sosyal ve psikolojik değişikliklerle bağlantılıdır. Birçok yeni annenin deneyimlediği fiziksel ve duygusal değişikliklerin tanımıdır. Postpartum depresyon ilaçla ve danışmanlıkla tedavi edilebilir." (https://www.e-psikiyatri.com/dogum-sonrasi-depresyonu-26055 )

Bu tanımda da ifade edildiği üzere, doğum yaptıktan sonra oluşan bu depresyonu çok hafif de olsa yaşamayan bir anne var mı bilmiyorum. Eğer varsa gerçekten çok şanslı demektir. İlk kez anne olduğumdan mıdır, yoksa ikiz doğurduğumdan mıdır, ya da içinde yaşadığım çevre koşullarından mıdır bilmiyorum ama ben bu depresyonu çok ağır yaşadım. Uzunca bir süre de kimseye birşey anlatamadım. Sonunda dayanamadım ve geçen sene tam da lohusa depresyonu haftasında içimdekileri kağıda döktüm. Ardından bunları Instagram'da paylaştım. Bunun üzerine çok sayıda destek mesajı ve telefonu aldım. Tabi ki halimi anlayan annelerden 😊 8 Mayıs 2018 de yazdığım yazıyı burada da paylaşmak istiyorum.

"Bu hafta Lohusa Depresyonu Farkındalık haftasıymış. Bu depresyonu iliklerine kadar yaşamış ve hala yaşamakta olan bir anne olarak, içimdeki zehrin bir kısmını akıtmanın vakti geldi sanırım. Baştan söyleyeyim, bu iletiden rahatsız olanlar DM'den mesaj atsınlar. Onları engellerim. Bir daha böyle "saçma sapan" paylaşımlarımı görmezler.

İkizlerimi doğurduğumda çok mutluydum. Ama sonra herşey hızla kabusa döndü. Aç, uykusuz, pis ve bakımsız kaldığım günlerde hiç iyi anılarım yok. Bana destek olmaya gelen "en yakınımın" canımı nasıl yaktığını hatırlıyorum. Gecenin bir yarısı, bebeklerimin gaz şurubunu duvara çarpıp kırışını, ben bebeklerimin birini emzirip aynı anda diğerini susturmaya çalışırken, onun nasıl nefret dolu konuştuğunu, bebeklerimin arasında sürekli ayrım yaptığımı söylediğini hatırlıyorum. 

Sonrasında bebeklerimle başbaşa kaldığımda üzerimden bir yük kalkmıştı ama binlerce yük omuzlarıma binmişti. Emzir-bez değiştir-mama yedir üçgeninde hapsolup, aralıksız 21 gün evden hiç dışarı çıkamadığımı hatırlıyorum. Bitmek bilmeyen ağlamalar da cabası.

İşte böyle böyle; ben, ben olmaktan çıktım. Yavrularına şefkat göstermeyen, onları hırpalayan, sürekli bağıran, sakin bir anı hiç olmayan, huysuz, mutsuz, anne olmayı beceremeyen ve hak etmeyen adi bir pisliğe dönüştüm. Çocuk sahibi olduğuma binlerce kez pişman oldum.

Şimdi biri beni öldürmek istese, kesinlikle karşı koymam. Bu yüzden, rica ediyorum, Pazar günü kimse benim anneler günümü kutlamasın. Ben de kimsenin anneler gününü kutlamayacağım. Kimseyi de suçlamıyorum. Tek suçlu benim! "

Benim lohusa depresyonu hikayem işte böyleydi. Bir sonraki yazımda, bu depresyonla nasıl başa çıkmaya çalıştığımı anlatmaya çalışacağım. Zira bu yazı ziyadesiyle uzun oldu 😉 Görüşmek üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder